“Çok yaşa” Panda!
Şu hayvanın nesli tükeniyor.
Komik pandalar yok olurken, insanlar delice ürüyorlar.
Bir başbakan halkına otobüsün tepesinden “Nüfus planlaması isteyenler vatan hainidir!” diye bağırıyor.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu bir Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı
“Herkes, uluslararası, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne, Anayasamıza göre, bir ülke hariç, dünyada bütün ülkelerin kabul ettiği, herkes, istediği kadar çocuğa, istediği kadar sürede sahip olabilir. Bu, anayasal ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi doğrultusunda bir haktır. (…) Dolayısıyla, ülkemizin genç nüfusu ve dinamik nüfusunun, bugün negatife düşen ülkeleri de göz önüne aldığımızda, ülkemizin önemli bir kazanımı olduğunu, demografik gücümüzün de, dönemsel anlamda değil………”
diye konuşabiliyor. (Cümlelerin ne kadar düzgün olduğuna dikkatinizi çekerim.)
Aynı hanımefendi evlilik dışı çocuk yapmanın magazin programlarında iyi bir şeymiş gibi sunulmasına tepki göstererek,
“Bunların hepsi Anayasa’ya aykırı.”
diyor. (Pardon??? Siz galiba ülkede üç beş entel ve iki hippi evlilik dışı çocuk yapacak korkusuyla böyle konuşuyorsunuz da, ülkenin bir yerlerinde yaşayan 20 kardeşli, üç anneli, anneleri imam nikahlı kaçbin çocuktan haberiniz yok?) (Tabi çocuk esirgeme kurumlarında sabah, öğle, akşam tacize uğrayan, dövülen çocukları saymıyorum.)
Peki, neden panda hayvanının nesli tükeniyor da, dünyaya bir panda kadar faydası olmamış insan hala bu kadar ayakta, ülkelere bakan bile olabiliyor?
Bangladeş’te içecek temiz su yok.
İnsanlar enerji kaynaklarını paylaşamadıkları için savaşıyor, yaralanıyor, ölüyor, sevdiklerini kaybediyor.
Bir gün anlamsız savaşlara asker olsun diye bir kenarda bekletilen o genç nüfus, amaçsız, işsiz, güçsüz, mutsuz olmaya dayanamayıp madde bağımlısı oluyor.
Dünyadaki bir sürü soruna çare olabilecek tek şey, insanların fütursuzca üremekten vazgeçmeleri. Aşırı kalabalık olduğumuz için bu kadar birbirimizi öldürdürüyor olmamız aşikar iken, bunu politikacıların “daha çok asker” sahibi olabilmek için göz ardı etmeleri bana inanılmaz geliyor. Sonra bir panda kadar beyni olmayan, işsiz, serseri, cahil çocukları ile övünüyorlar. O gençlerin pandadan tek farkları biri hapşurunca “çok yaşa” diyebilmek.
(Fotoğraflar: Ben Stirton.)
Baris said,
Kasım 13, 2006 @ 23:55
Sadece asker yetistirmek degil Duygucum, isci de gerek. Ozellikle fakir ailelerde cocuklara eve ek gelir getirecek, ya da evde/tarlada ise yardim edecek biri olarak ta bakiliyor.
Avrupa’daki dogum oraninin dusuklugunden dolayi simdiki kusaklar emeklilik yasina gelince onlara “bakacak” calisan yeni kusak gelemeyecegi icin emeklilik sisteminin cokmesinden korkuyorlar mesela.
http://www.overpopulation.org/older.html
“Currently one young person in mainland China supports an average of four elderly people (February 15, 2000 CNA)
The immediate result of “below replacement fertility” is population aging. As the older population grows to retirement age, they must rely on rapidly expanding social security and medical systems. The bind doubles as this growing need cannot be met by a shrinking number of younger and more productive workers.”
jack skellington said,
Kasım 14, 2006 @ 09:51
onu destekleyen bunu da destekledi: http://justforgetit.blogspot.com/2006/06/savama-sevi.html
yaşlı nüfusu beslemenin en iyi yolu üremekten mi geçer?
dört yaşlıya bakan bir gencin tükettiği beş yaşlı seviyesindeki enerjiden doğan bir yaşlılık enerji açığını nasıl kapatacağız?
Düygü said,
Kasım 14, 2006 @ 10:04
Evet “işçi” konusunda haklısın.
Yalnız önemli bir nokta var:
Avrupa’daki doğum oranı düşüklüğü şuradan kaynaklanıyor: çiftler artık ya hiç çocuk sahibi olmuyor ya da tek çocuk sahibi oluyorlar. Eğer dünyadaki her çift sadece iki çocuk sahibi olsaydı, ölüm ve doğum oranlarını yaklaşık aynı sayarsak (bildiğiniz keyfimden aynı sayıyorum, bilimseli nedir araştırmadım) insan nüfusu böyle hızla artmaz, sabit kalırdı. Ne Avrupa’daki gibi azalır, ne de Çin’de, Hindistan’da, Bangladeş’teki gibi pörtlerdi.
Bu arada, ben zaten insanlar çocuk yapmasın demiyorum. İnsanlar 10 tane çocuk sahibi olmaya kalktıklarında birileri onlara dur desin, ve başka birileri de onları 10 çocuk yapmaya teşvik etmesin.
Ama gel gör ki, sevgili Türkiyemi, sanki insanlar halihazırda tavşanlar gibi üremiyormuş gibi, bir de daha fazla üremeyi teşvik eden (ama düzgün cümle kurmaktan, okuduğu üniversite ile ilgili bilgilere hakim olmaktan aciz) politikacılar yönetiyor. (bu son paragraf yorum yazan kimseye değil, yine kendimi kaybettin konuşuyorum)
Hayırlara vesile olur inşallah.
jack skellington, saygılar… :)
Anonymous said,
Kasım 14, 2006 @ 12:43
ya harika yazmışsın. sadece harika.
o said,
Kasım 14, 2006 @ 13:35
Böyle konular dünyanın görüntülenmeyen yüzü. Dünyamızda gözlerini para hırsı bürümüş bu insan kılığındaki yaratıklar var olduğu sürece bu fotoğraflarında sonu gelmeyecektir.Seni böyle konulara deyindiğin için canı gönülden tebrik ederim.Çünkü blog siteleinde bir tek sana rastladım çaresizsiğin fotoğraflarını yayınlayan.
Baris said,
Kasım 15, 2006 @ 00:25
Bir film vardi, adini simdi hatirlayamiyorum. Utopik bir toplumda herkes avuc iclerinde kristallerler yasiyordu, son kullanma tarihi gelenlerin kristali beyazdan kirmiziya ya da kirmizidan beyaza donunce hayatlarina son veriyorlardi. Bu sayede genc nufus uretime katkisi bulunmayan yasli nufusa bakmak zorunlulugundan kurtuluyordu :)
Tabi yaslilari ya da bebekleri oldurelim demiyorum. Ama herkes uremeye son verse dunya cok daha guzel bir yer olabilir belki? Tabi ilk ben degilim bunu dusunen:
http://www.vhemt.org/
Butun herkes birden escinsel olsa mesela, tup bebek falan da yapmasa! ;)
PS: Neden on cocuk yapanlara hep vergi indirimi hatta yetmezmis gibi ekstra cocuk yardimi parasi verilir? Deniz yildizi degiliz ki bin tane zurriyet (progeny) sokaga sal, kaci yasarsa kardir seklinde programlanalim?!
Düygü said,
Kasım 15, 2006 @ 00:45
Ben de bir kitaptan hatırlıyorum, (hangi kitap hatırlamıyorum, Kurt Vonnegut diyesim var ama değil sanki), orada tıp çok ilerlediği ve artık insanlar hastalanıp filan ölmedikleri için, belli bir zaman sonra kendilerinden “vatana millete yararlı bir vatandaş olup” sokak köşebaşlarında bulunan ölüm evlerine gidip yaşamlarını sona erdirmeleri bekleniyordu. Devlet bunu teşvik etmek için reklam filan yapıyordu :)
Olay bir gün bu boyutlara ulaşacak mı, yoksa birbirimizi öyle bir yok edivereceğiz ki, zaten üç beş kişi kalıp haydi yeniden üreyelim moduna mı geçeceğiz? Yoksa iklim, küresel ısınma derken doğa ana bizim hakkımızdan geliverecek mi?
Her halükarda, böyle manyaklar gibi üremeye devam edersek bir şekilde “azalmamamız” gerekecek. Bir şekilde bizi üzütülü günler bekliyor.
Bu arada bilinçli “enteller” olarak biz ürememeye karar verirsek, bu da problemin çözümü değil. Herkesi ikna etmek gerekiyor :) Zira biz üremeyince kimler ürüyor? Yaa evet. :) Benim zaman zaman “ne olucaksa olsun ulan” diyip, çocukları yapıp yapıp salıveresim geliyor şahsen ehehe.
Bazen de “zeka”nın evrimsel olarak bireyleri doğal seçilimde avantajlı kılan bir özellik olmadığını düşünüyorum. (İnsanlar için konuşuyuorum). “Zeka” özelliğini taşımayan insanların ne kadar çok ürediklerini görünce, bir biyolog olarak elimde değil :) (Sanırım bütün Çin’e aptal demiş oldum ben şimdi)
Anonymous said,
Kasım 15, 2006 @ 04:11
O kristalli filmin adı Logan’s Run olabilir belki, olmaya da bilir.
Türkiye gibi gelişip gelişmediğine tam karar verememiş, demokrasimsi bişeyle yönetilen ülkelerde nüfus pörtlemesinin desteklenmesinin çok basit bi nedeni var.
Başa gelenler taraftara oynadığı ve oylarını eğitimsiz ve bilinçsiz çoğunluktan aldıkları için, haklı olarak tabanlarını genişletmeye çalışıyorlar. Bu yüzden eğitim sistemi kasıtlı olarak kötüleştiriliyor, fakir ve cahil halk bilinçli olarak çoğaltılıyor ki hiçbi iş yapmadan cebini dolduranlar tekrar tekrar seçilebilsin. Şu anda AKP’nin (ya da ANAP’ın yada DYP’nin ve hatta malesef CHP’nin) aman üremeyin, gidin kitap okuyun dünyayı öğrenin falan diyebiliceğini herhalde kimse düşünmüyor.
Türkiye’nin nasıl kurtulabileceğini farkedebilecek ve bilinçsiz coğunluğu bir yerlere getirmeye çalışıcaklar (bence) toplam nüfusun 10000′de birinden bile azdır, o yüzden demokratik yollarla bunu başarmalarına (yine bence) imkan yok. Ne tekim birine “5 yıl aç geziceksin perişan olucaksın şu andaki halini mumla arıycaksın ama sonra çok daha rahat ediceksin” diyerek oy almak, “bana oy verene yarın 1 ev, 1 araba veriyorum” diyerek oy almaktan malesef daha zor.
O yüzden bence bırakalım demokrasiyi falan, Nüfusun çoğunluğu (hepsi olmasına gerek yok) verdiği oyun ne anlama geldiğini idrak edebilicek seviyeye gelene kadar faşizmle falan yönetilelim :)
Şeklinde kofti kominist söylemlerde bulundum…
Murat E.
meren said,
Kasım 15, 2006 @ 13:33
“Bu yüzden eğitim sistemi kasıtlı olarak kötüleştiriliyor, fakir ve cahil halk bilinçli olarak çoğaltılıyor ki hiçbi iş yapmadan cebini dolduranlar tekrar tekrar seçilebilsin.”
İlk örnekleri orta çağ zamanlarının Avrupa’sında karşımıza çıkan bu bencil yaklaşımın şu anki dünya şampiyonu, Amerika. Bizimkiler de Amerika’dan öğreniyorlar bunları.
sezgihan said,
Kasım 16, 2006 @ 03:12
merhaba;daha yazılarınızı okuyamadım.iyi bir blog.
Düygü said,
Kasım 16, 2006 @ 06:37
Merhaba Sezgihan,
Yazdıklarımı okumadan iyi bir blog olduğuna nasıl karar verdiniz? :)
SÜleyman said,
Kasım 16, 2006 @ 16:03
BEn yaklaşık yedi sekiz aydır hergün bloğa yeni bir yazılmıştır ümidiyle giriyorum ve Amerika’da yaşayan birinin , yaşadığımız ülkenin sorunlarını bizden daha iyi gördüğünü seziyorum. Artık bu ülkede yaşamanın beni korkutmaya başladığı ve sürekli nereye kadar bu dediğim anlardan birinde bu yazı güzeldi. Ülkem gençliğinin bellerinde silah en küçüğünde bıçak, dediğiniz gibi panda kadar aklı olmayan insanlara medyanın şaşalı bir yaşam sunması ve heveslendirmesi, herkesin polatçılık oynaması ve ceza hukukumuzun bana suç işlemeyi, azaltacak bir yanının olmaması, eğitim haberlerini açtığımızda eğitimden başka her türlü gasp , saldırı haberlerinin olduğunu, bu ülkeyi yönetenlerin gençlerimizi seks manyağı yaptığı ve beyinlerinin üreme organlarıyla yer değiştiğini düşünürsek artık ürküyorum, korkuyorum…
Düygü said,
Kasım 17, 2006 @ 21:01
Sevgili Süleyman,
Türkiye’de yaşarken, Türkiye’nin değerini anlamak malesef pek kolay değil. Malum, yaşam standartları düşük, “eğitim şart!” ama eğiten yok vs… Saymakla bitmez evet. Ama insanoğlu, bir şeyleri kaybedince değerini anlayabiliyor ancak işte. Ben Türkiye’yi çok özlüyorum. Ama buradan anlaşılmasın ki Amerika’da yaşamak yanlış bir karardı benim için. Değildi kesinlikle. ABD’deki insanları, yaşamı, olan biteni bu kadar yakından gözlemleme fırsatım olmasaydı, Dünya’da olan biteni anlamam çok zaman alacaktı. Bununla birlikte kimilerinin yurtdışında yaşamaya başlamanın sonucunda kendilerini kaptırdıkları bir “aşırı milliyetçilik” tadı yakalamış değilim. Sadece, elimden geldiği sürece, ülkem için bana göre iyi olan şeyleri yapmaya çalışmak için ihtiyaç duyduğum gücü, ABD’de buldum :) Doğrusu hiç aklıma gelmezdi :)
Çok başlarda yazmıştım, nereye gidersem gideyim, kökünün nerede olduğunu anlamış bir ağaca dönüştüm burada. Köklerimin olduğu yeri, oklavadan çekme baklavayı, beyaz peynirle simit yiyip yanında çay içmeyi, ekmeğin çıtır çıtır olmasını, sokaklara pazar kurulmasını, sokaklarda yürüyen insanlar olmasını, şehirlerarası yolculuklarda köylerden geçmeyi, geçerken tezek kokmasını, ince belli çay bardağını, semizotunu maden suyunun sağlıklı ve sade tadını, deniz kenarlarını, vapurları, bir zincirin parçası olmayan küçücük kendine has kafeleri, yerel restoranları, züccaciye dükkanlarını … filan özlüyor insan :(
Korkmak yerine elinden gelen katkıyı koymaya çalışmak gerekiyor. Olmazsa, olmadığı zaman düşünürüz ne yapacağımızı. :)
Öğreten kadın konuştu…
allpower said,
Ocak 5, 2007 @ 06:45
Pandaların yokoluş sebebini türk milletine maletmek çok saçma ve komik, bilmek gerekir pandalar hangi koşullarda hangi iklim şartlarında yaşar.! sadece nesli tükenen pandalar olsa. ekolojik dengenin bozulmasından dolayı nesli tükenen sadece o hayvanda olmayacak. ekolojik dengeyi üreyen milletten çok batılı milletlerin yamyamlıkları bozmaktadır.
Düygü said,
Ocak 5, 2007 @ 09:01
Bu yazıdan “pandaların yok oluş sebebini sadece Türk milletinin kontrolsüz üremesine” bağlıyor olduğum sonucunu çıkarmanıza anlam veremiyorum. Ya dikkatli okumuyorsunuz, ya okuduğunuzu anlamıyorsunuz, ya da baştan anlamamaya kararlı bir şekilde önyargılısınız. Durum hangisi olursa olsun, çok üzücü.
Biyoloji mezunu olan ve an itibariyle biyolojik bilimlere dahil bir alanda doktora yapan bir insanın blogunda “sadece nesli tükenen pandalar olsa, ekolojik dengenin bozulmasından dolayı nesli tükenen sadece o hayvanda olmayacak.” şeklinde, blog yazarının son derece farkında olmadığı bilgiler veren bir yorum girdiğiniz için, yazar size ve damarlarınızdaki asil kana (genlerinize) sonsuz teşekkürlerini bildiriyor.
funda said,
Haziran 1, 2007 @ 19:38
neden insanlar ölüyor onlara yazık degilmi? düşünün sizde orada ölümü bekliyorsunuz ne kadar acı verici bence elinizdekilerin kıymetini bilin onlar sizin bilerek döktügünüz suya muhtaçlar.
peki o pandalar ben çok severim onları hepsi çok şirin onları neden korumuyorsunuz siz bence vicdansızsınız onların da canı var nesli tükenen hayvanları gördükçe içim kan aglıyor
HAYVANLARI SEVİYORSANIZ LÜTFEN ONLARA BİRŞEY YAPMAYIN…!!!
meren said,
Haziran 2, 2007 @ 13:33
Lütfen çocuklar Internet’e girmesinler, yorum filan yazmasınlar.
Internet, sadece insanların “okuma öğrenme yaşı” ve “üretip katkıda bulunma yaşı” arasındaki çizgiyi iyice silikleştirdiği için bile olsa cehennemde cayır cayır yanmayı hak ediyor.
allpower said,
Ekim 5, 2007 @ 06:50
rica ederim. alçakgönüllü tavrınızdan doğrusu çok etkilendim. kesinlikle ön yargılı değilim isterseniz birde şema üstünde anlatayım (:
şu şekilde bir alıntı yapıyorsunuz.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu bir Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı
“Herkes, uluslararası, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne, Anayasamıza göre, bir ülke hariç, dünyada bütün ülkelerin kabul ettiği, herkes, istediği kadar çocuğa, istediği kadar sürede sahip olabilir. Bu, anayasal ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi doğrultusunda bir haktır. (…) Dolayısıyla, ülkemizin genç nüfusu ve dinamik nüfusunun, bugün negatife düşen ülkeleri de göz önüne aldığımızda, ülkemizin önemli bir kazanımı olduğunu, demografik gücümüzün de, dönemsel anlamda değil………”
ve yazınız şu şekilde devam ediyor.
Aynı hanımefendi evlilik dışı çocuk yapmanın magazin programlarında iyi bir şeymiş gibi sunulmasına tepki göstererek,
“Bunların hepsi Anayasa’ya aykırı.”
diyor. (Pardon??? Siz galiba ülkede üç beş entel ve iki hippi evlilik dışı çocuk yapacak korkusuyla böyle konuşuyorsunuz da, ülkenin bir yerlerinde yaşayan 20 kardeşli, üç anneli, anneleri imam nikahlı kaçbin çocuktan haberiniz yok?) (Tabi çocuk esirgeme kurumlarında sabah, öğle, akşam tacize uğrayan, dövülen çocukları saymıyorum.)
Peki, neden panda hayvanının nesli tükeniyor da, dünyaya bir panda kadar faydası olmamış insan hala bu kadar ayakta, ülkelere bakan bile olabiliyor?
yaptığınız alıntı Türkiye’den, öyle değilmi? ve akabinde panda kelimesinin geçtiği satıra gelene kadar yine eleştiriniz türkiye üzerine, doğrumu? resimlere baktığımda ise hiç birinin türkiye ile alakası yok, paradoks. makalenize, maalesef düşüncelerinizi yansıtamadığınız kanısına vardım.
Düygü said,
Ekim 5, 2007 @ 18:42
Gururlu musunuz? Çok zekice tespitler yaptığınızı düşünerek yazdınız eminim bu yorumu. Ne kadar zekisiniz, allahım yerle bir ettiniz beni.
Anladığım kadarıyla sizin yaşadığınız Türkiye’de evsiz insanlar yok, kirli su kaynaklarının yanında yaşayan insanlar yok, sizin yaşadığınız Türkiye’nin koskoca başkentinde bu yaz “su kesintisi” de yaşanmadı. Aynı zamanda görüyorum ki siz, işsizlik nedeniyle serseri olmuş, ya da baştan hiç aile sahibi olmamış tinerci çocukların büyük şehir sokaklarında kol gezdiği bir Türkiye’de değil de, başka bir Türkiye’de yaşıyorsunuz. Hatta belli ki yine, sizin yaşadığınız Türkiye’de Anadolu Parsı’nın soyu tükenmemiş, Anadolu Yaban Koyunları azalmamış, endemik bir sürü bitki yavaş yavaş, daha kendilerine isim bile koyulmadan tarihe karışmakta değiller. Ne güzel, ne iyi, çok şanslısınız, sizin yaşadığınız Türkiye’nin güneydoğusunda kimsenin kolu filan kopmuyor, askerler ve insanlar kurşun yemiyor.
Yukarıdaki fotoğrafların başka ülkelerden olması, ya da pandanın Türkiye’de bulunmamasını çok zekice çözmüşsünüz. Aferin, teşekkür ederim. Nimet Hanım’a selamlar.
allpower said,
Ekim 6, 2007 @ 13:37
öncelikle şunu belirtmem gerekir, ne nimet hanımı nede selamınızın elçisi şahsı kesinlikle tanımam. kendilerini burda bu şekilde deşifre etmeniz nekadar doğrudur bilemem. bu sizin sorununuz.
evet gururluyum, kendinizi benim yerime koyabilmeniz çok büyük bir beceri. tebrik ederim.
farkındamısınız bilmiyorum konuyu fazlasıyla çarpıtmışsınız. tekrar izah etmeye çalışayım; panda, nesli tükenen fakat türkiye’de yaşamayan bir hayvan, ısrarla gözardı ettiğiniz o alıntılar ve makalenizin büyük bir kısmı tamamen türkiye’den, resimler daha farklı yerlerden. anlatmak istediğim, makalenin başlığı, içeriği ve görsel açıdan seçilen resimler bir bütün olarak gözükmüyor. kopukluk var yani.
Düygü said,
Ekim 6, 2007 @ 17:37
Yukarıdaki yazıya “makale” diyen sizsiniz, ben değilim.
Başlangıçta konuya “pandanın neslinin tükenmesine sebep Türkiye değil batılı devletler” diyerek girip söylediğiniz sözün saçmalığı yüzünüze vurulunca “makaleniz çok anlaşılmaz olmuş” diye konuyu saptıran da sizsiniz.
Eğer gerçekten içten bir şekilde yazının akışını, kopuk oluşunu tartışıyor olduğunuzu düşünseydim, yukarıdaki kaba tavrıma maruz kalmayacaktınız, fakat içten olmadığınıza inanıyorum. Bu yüzden bundan sonra yazdıklarınıza cevap vermeyeceğim. Siz yazmakta özgürsünüz elbette.
Not: Bağlaç olan “de”yi ayrı yazamayan bir insan olduğunuzu da ayrıca hatırlatmak isterim. Dilbilgisi ve yazım kuralları bilgilerinizi tazelemek isteyebilirisiniz birinin “makalesine” söz söylemeden önce.
anne ben anonim oldum said,
Ekim 7, 2007 @ 18:12
+ soru eki olan “mi” de ayrı yazılır. Bununla beraber bilim insanlarının yıllar süren çalışmaları esnasında öfkeyle kalkanların büyük bir kısmının karşısındakinin seviyesinden/kapasitesinden bağımsız bir şekilde zararla oturduğu gözlemlenmiştir, işin etkileyici tarafı bilim insanları bu gözlemi sadece akıllılar, sadece aptallar ya da sadece akıllılık ve aptallık arasında salınanlar için değil, herkes için yapmışlardır (zaten bilim insanlarını herkesin sevmesinin sebebi de budur)(her biri pırlanta gibi insanlardır ve çoğunun saçları erkenden beyazlar).
allpower said,
Ekim 8, 2007 @ 20:01
Öneriniz den dolayı teşekkür ederim. Yazım kurallarına pek dikkat ettiğimi söyleyemem ama en azından bundan sonra sizin günlüğünüzde yazım kurallarına uymaya çalışırım.
Makale kelimesi uygun değilse eğer yazı diyelim tartıştığımız noktada bu değil zaten. İnsan çoğu zaman kendi fikirleri çürütebilir çürütebilmelide, yazınızı birkaç kez daha okuduğumda ifade eksikliği olduğu tespitini yaptım kesinlikle konuyu saptırmak gibi bir amacım olmadı. Evrimleştirip saçma olarak nitelendirdiğiniz o cümle birazcık çarpıtılmış gibi. Keşke hiç kesip biçmeden alıntı yapsaydınız.
ertuğrul said,
Ekim 8, 2007 @ 20:29
Keşke sen bu siteye girmeseydin allpower: Cahil olup da değilmiş gibi görünmeye çalışan senin gibi insanlara gıcık oluyorum.
allpower said,
Ekim 10, 2007 @ 21:18
Sevgili Ertuğrul bey, Newton’un şu sözlerini baz alırsak, (Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum.) cahil sıfatı sizin gibi herşeyi bildiğini zanneden tahammülsüz insanlara yakışır.
ertuğrul said,
Ekim 11, 2007 @ 02:32
Alıntı mı yaptınız kuzum? Newton’la mu özdeşleştiriyorsunuz kendinizi? Pek hoş!
Peki ya sizden 500 kilometre yukarıda örnek alacağınız, saygı duyacağınız bir bilim adamınız, lideriniz olmasaydı o zaman nasıl hem akıllı/bilgili/saygılı/müzmin vatandaş görünüp hem de benim gibi bir densize ağzının payını verecektiniz?
related deconstruction: herşeyi bildiğini zannetmek+tahammülsüzlük=cehalet
Meal: Eşşek diye babana derler, terbiyesiz!
gıcık olduğun kişiye sevgili deme allpower, bu yalandan saygılara lüzum yok, bana cahil olmadığını ispatla!
Tamam çok şey istiyorum, en azından iki gram analitik düşünme kabiliyetin olduğunu gösteren bişeyler yaz da şu blogda temize çıkar kendini…
Hadi allpower!
meren said,
Ekim 11, 2007 @ 06:50
Hay allah.
Yahu allpower neden analitik düşünme kabiliyeti olduğunu gösteren şeyler yazmalı ve temize çıkarmalı kendini?
Allpower ile Düygü arasında yanlış anlaşmalarla dolu bir atışma vuku bulmuş… Bence insanlar rahat bırakılmalı ki onurlarını yorum boşluklarındaki anlamsız tartışmalarda incitmeden kendileri için gerekeni alıp uzaklaşabilsinler.
Göreceli kavramlar üzerine mantıklı gibi duyulan argümanlar inşa edip insanları üzmeye çalışmaya gerek yok.
Açıkçası şu noktada allpower olsam ertuğrul’a cevap vermez, ertuğrul olsam allpower’dan özür dilerdim…
ertuğrul said,
Ekim 11, 2007 @ 11:06
Şöyle ki,
Problem cahil olmakta değil, başımın üstünde yerleri var, problem cahil olduğunu yadsıyıp, bilgili görünmeye çalışanlarda. allpower boy ölçüşmeye kalkıyor, onun yaptıklarını görünce ben üzülüyorum, insanlık hakkında Türkiye hakkında bir kez daha ümitsizliğe kapılıyorum, benim duygularımı kim tamir edecek?
allpower nezdinde kendi çapımda küçük bir sosyal deney yapıyorum, müdahele etmeseniz, yol göstermeseniz, nasıl davranacağımızı söylemeseniz olmaz mı meren bey?
Bırakın özgür iradelerimizle manipüle edilmeden küçük, içinden dersler çıkarabileceğimiz bir tartışma yaşayıverelim.
ama şimdi siz oyunu bozdunuz. allpower’a yeni bir model lider oluverdiniz. “hah ben de onu diyecektim
ertuğrul said,
Ekim 11, 2007 @ 11:07
” deyip çıkıverecek işin içinden…
çok ayıp!
meren said,
Ekim 11, 2007 @ 17:48
Diyelim ki ben de ikiniz üzerinde ‘küçük bir sosyal deney’ yapıyorum.
Düygü said,
Ekim 11, 2007 @ 18:33
Ben de bu “happening”e yeniden katılmak ve şunları demek istiyorum o zaman:
(Bu blogda “en dürüst benliğimi en had safhada nasıl sergilerim” deneyini yürütmekte olan ve bu sebeple ağzına geleni söyleyen kişi olarak :)
Öncelikle, Allpowar hakkında:
- Çook önceden yazdığı ilk yoruma verdiğim cevaba o kadar geç cevap verdi ki, ben ilk yorumunu unutmuştum bile. Bu yüzden kendisine normalde -ilk yorumunu referans alarak- cevap vermeye bile vakit harcamayacakken, bu durumu unuttuğum için cevap verdim.
- Sonra bir baktım, zaten başta çok saçma bir yorum yapmış.
-Fakat ben ne kadar sinirli cevap verirsem vereyim o sakin sakin aynı şeyleri söylemeye devam etti.
- Önce kibarlığını inceden alaya almaya çalıştığı şeklinde algıladım. Şimdi ise sadece fazlası ile naif ve malesef burada tartışılanları algılamak için yeteri kadar zeki bir insan olmadığını görüyorum. Yeterli bilgiye sahip olmadığı da aşikar fakat kendisi bunu göremiyor. Ve Ertuğrul Bey’in “Cahil olup da değilmiş gibi görünmeye çalışan senin gibi insanlara gıcık oluyorum.” sözü gibi hissediyorum ama bunun (yani böyle hissetmenin) doğru bir şey olup olmadığından emin değilim. Neden bu kadar gıcık oluyorum diye sorguluyorum kendimi.
- Fakat Allpower’ın hala sinirli bir şekilde değil de sakin ve saygılı cevap veriyor olmasına da içten bir saygı duyduğumu belirtmeliyim. Ama kendisine duyabileceğim saygı ancak bundan ibaret gibi görünüyor.
Ertuğrul Bey hakkında:
- Bence siz genel olarak doğru şeyler söylüyordunuz, ama benim gibi sinirli bir tavrınız olduğundan asıl mesajı insanlar (vani Allpower) kaçırıyor (hoş sinirsiz söylense de yakalayabilecek miydi bilmiyorum), ve ortalık “kavga gürültü” moduna giriyor sanki. Açıkçası sizin yorumlarınızı görünce “amanın blogda kavga var” hissine kapıldım :) Yani “Eşşek diye babana derler, terbiyesiz!” cümlesi mesela “vıyyyy” dedirtti bana. Ama seyredip görecektim, çok abartılı bir durum olmazsa müdahale etmeyi de düşünmüyordum.
Meren Bey hakkında:
- Müdahalesine Ertuğrul Bey’in verdiği tepkiyi haklı bulmuş sanırım ki son yorumunda kıvırmış :)))
Belki de kıvırmamış, belki de kendisini henüz o kadar iyi tanımıyorum :)
Ama Ertuğrul Bey’in “Bırakın özgür iradelerimizle manipüle edilmeden küçük, içinden dersler çıkarabileceğimiz bir tartışma yaşayıverelim.” sözüne katılıyorum.
(not: labda alel acele yorum yazarken pek çok cümle düşüklüğü yapmışım, affola)
Anonim said,
Ekim 12, 2007 @ 22:54
Sadece bir yanlış anlaşımayı ortadan kaldırarak hakkımdaki olumsuz kanıların bir kısmını ortadan kaldırmak istedim. “Meal: Eşşek diye babana derler, terbiyesiz!” cümlesini related deconstruction: herşeyi bildiğini zannetmek+tahammülsüzlük=cehalet denkleminin allpower tarafından şahsıma yöneltilmiş versiyonu olarak çözümlemeye çalışmıştım…
Biraz karışık oldu ama :)
illuderma official site said,
Ocak 19, 2024 @ 04:05
Illuderma is a serum designed to deeply nourish, clear, and hydrate the skin. The goal of this solution began with dark spots, which were previously thought to be a natural symptom of ageing. The creators of Illuderma were certain that blue modern radiation is the source of dark spots after conducting extensive research. https://illudermabuynow.us/
Casibombap said,
Eylül 18, 2024 @ 01:02
casibom giris: casibom giris – casibom
casibom 158 giris
Normanthove said,
Eylül 21, 2024 @ 08:31
se puede comprar viagra sin receta: viagra precio – comprar viagra en espaГ±a envio urgente
Normanthove said,
Eylül 21, 2024 @ 23:10
farmacia online 24 horas: farmacia online envio gratis valencia – п»їfarmacia online espaГ±a
Normanthove said,
Eylül 22, 2024 @ 13:59
farmacia online barcelona: precio cialis en farmacia con receta – farmacia online barata
Edisonstava said,
Eylül 23, 2024 @ 10:09
viagra ordine telefonico: viagra online siti sicuri – viagra online in 2 giorni
JosephAsymn said,
Eylül 29, 2024 @ 05:17
neurontin 600 mg: neurontin 200 mg tablets – neurontin online usa
Timothygeabe said,
Eylül 30, 2024 @ 00:11
top 10 online pharmacy in india: Indian pharmacy international shipping – online pharmacy india
Timothygeabe said,
Eylül 30, 2024 @ 15:15
buying from online mexican pharmacy: mexican pharmacy – buying prescription drugs in mexico online
Deloris Patrick said,
Ekim 3, 2024 @ 08:40
Bookmarked, so I can continuously check on new posts! If you need some details about Airport Transfer, you might want to take a look at YH9 Keep on posting!
jaluzi perde said,
Ekim 22, 2024 @ 04:21
plise sineklik | The combination of privacy and sun protection offered by zip screens is highly functional. They’d work well in any room of the house.