Archive for Evliya Çelebi
Eylül 28, 2012 at 01:30
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Fotoğraf
Bu yaz çok kısa bir süre için de olsa Türkiye’deydim. Kısa süreli olmakla beraber, sıkı bir planlama ile ailecek biraz gezmeyi ve daha önce görmediğim yerler görmeyi başardık. Bu yerlerden biri, annemin önceden birkaç kere gittiği ve her defasında “Duygu seni ilk fırsatta oraya götüreceğim, bayılacaksın” dediği Saklıkent (Fethiye) oldu. Bayıldım nitekim. Devam...
Permalink
Nisan 30, 2012 at 16:19
· Filed under Evliya Çelebi, Kültür Şoku
Senegal’e vardığım günü takip eden hafta sonu arkadaşlarım beni Popenguine’e götürdüler. Cuma akşamı dışarı çıkmıştık (ve Dakar’ın görece fakir ve kirli sokaklarıyla tezat oluşturan yeni ve şık bir gece klubünde bir şeyler içip biraz dans etmiş, biraz da dans edenleri izlemiştik. Afrikalı güzellerin bu kulüplere nasıl seksi kılıklarda geldiğini görünce ağzım bir karış açık kaldı). O yüzden planladığımız kadar erken çıkamadık yola. Olabildiğince erken düşmek istiyorduk yollara, çünkü Dakar’dan çıkmak için tek bir ana yol var ve sabahın erken saatleri dışında acayip kalabalık oluyormuş. Devam...
Permalink
Mart 11, 2012 at 20:18
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Fotoğraf
Senegal’de kalbimi çalıveren şeyler listesinin en üst sırasına açık arayla oturan güzellik: Baobap ağacı. Benim baobapla tanışmam aslında Senegal’e gitmeden hemen önce oldu. Bu gezi planımdan hocama bahsettiğimde bana ”Ben Senegal’e hiç gitmedim ama annemle babam Senegalli bir grubun müziklerini çok seviyorlar, bana CD’sini çekip vermişlerdi, sana onu getireyim de gitmeden dinle” dedi. Devam...
Permalink
Şubat 29, 2012 at 10:38
· Filed under Evliya Çelebi
Ben bu Senegal’i aklımdan çıkaramıyorum. Aslında son yazdığım yazıdan beri, aklımdan bu bloga ne yazılar yazdım. O kadar ki, siz bıktınız ben yazmaya devam ettim. Fakat bir türlü oturup da hakikaten yazamadım. Bunun birincil sebebi, şu anda Richard Dawkins’in daha önceden yazmış olduğu bir kitabın çevirisinin editörlüğü ile uğraşıyor olmam. Pek yakında Türkiyeli okurlar bu kitaba kavuşacaklar (Unweaving the Rainbow – Gökkuşağını Çözmek). Dawkins’i çevirmek ve çevirilerin doğruluğundan emin olmak işi gerçekten çok zahmetli. Kafamın yorgun olmadığı bütün boş vakitlerim bu işe gitti (son bölümü bitirmek üzereyim). Bütün vaktimi bilgisayar başında geçirmek istemediğimden, blogu ve Senegal anılarını yazmayı ötelemiş oldum. Diğer sebepler iş güç vesaire. Devam...
Permalink
Ocak 20, 2012 at 14:16
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Evliya Çelebi
Yalnız gezginin sahip olması gereken en önemli özelliklerden biri, yüzüne kendine güvenli bir ifade takınıp, aslında kaybolmuşsa bile nereye gittiğini biliyormuş gibi yürümektir. Bugün sabah vardığım Senegal’in başkenti Dakar’da bunu bir kez daha anladım. Henüz 24 saati doldurmamış olmama rağmen o kadar farklı psikolojiler yaşadım ki, şimdi kahvemi yudumlayarak arkadaşlarımı beklediğim sırada otel lobisinde mini netbukumu açıp bu konuda bir şeyler yazmadan duramadım. Devam...
Permalink
Aralık 9, 2011 at 00:11
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Fotoğraf
Benim problemim şu hayatta yapmak istediğim her şeyi kafamda kocaman işler haline getirmem. Mesela şu blog yazısını ne zamandır yazacağım, yok biraz daha araştırayım, güzel bir şeyler yazayım filan derken hayat geçip gidiyor. O sırada ben paylaşamadığım yüzlerce fotoğrafa dönüp bakacak vakti bile bulamıyorum. Niye, maksat her şey mükemmel olsun, kafamda büyüdükçe büyüyen, sofistikeleştikçe ürkünçleşen o kalıba otursun. Eşittir: üşenilsin, cesaret edilemesin. Devam...
Permalink
Nisan 1, 2011 at 08:14
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Fotoğraf
Geçtiğimiz yaz bir konferans için Paris’teydim. Her gittiğim şehirde/memlekette Doğa Tarihi Müzesi, Botanik Bahçesi, Hayvanat Bahçesi gibi yerleri mutlaka görmeye çalışıyorum. Paris’te Muséum nationelle d’Histoire Naturelle‘in Jardin des Plants (botanik bahçesi) kısmını görme fırsatım oldu. Böyle şahane çiçekler vardı: Devam...
Permalink
Haziran 15, 2010 at 23:22
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, üzüntü ve muz kabuğu
Geçtiğimiz haftalarda hayırlı bi iş için Maryland eyaletindeki College Park’a, oralara gitmişken de Baltimore ve Washington D. C. taraflarına yolum düştü. Meren’le birlikte pek sevdiğimiz arkadaşlarımızı da ziyaret etme fırsatı yakalamış olduk. Bu bölgedeki şehirlerin çoğunun denize kıyısı var. Bu yüzden her yer irili ufaklı yat limanları ile dolu. Özellikle Baltimore’un çok şirin bir limanı vardı. Devam...
Permalink
Eylül 17, 2008 at 23:11
· Filed under Evliya Çelebi
(Sonradan eklenen küçük bir not: Belki de bu yazının başlığı “Kafaya Takmak: Moğolistan obsesyon çökomastique” olmalıydı.) Devam...
Permalink
Eylül 15, 2008 at 06:21
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Fotoğraf
Evet biliyorum, Gustav Kasırgası geçti gitti, üstelik arkasından bir de Ike Kasırgası geçti. Fakat Gustav’dan kaçış maceramızın son iki gününde çektiğim fotoğraflara bakarken, bunların bir kısmını paylaşmam lazım diye düşündüm (böyle düşünmemde okumam gereken bir sürü makale olması, ama birkaç tanesini okuduktan sonra “aman kısa bir ara vereyim” deyip o kısa arayı elimden geldiğince uzatma isteğim de rol oynamış olabilir, mümkündür). Devam...
Permalink
Eylül 2, 2008 at 19:43
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, New Orleans
Yazmak isteğim “o” öykünün hayali ile yanıp tutuşurken, Atlantik Okyanusu’na bakıp bölüm 1, bölüm 2 diye yazılar yazmanın bana uygun olmadığını her sefer nasıl da unutuyorum diye geçiriyorum içimden. Bölümlerin devamını getiremiyorum, ikinci bölümü yazmam gerektiği zaman o konudan çoktan sıkılmış, ya da yeni bir ruh haline yanaşmış oluyorum.
Beni sabahın 4′ünde uyandırmış ve iki tane ağrı kesiciye rağmen dinmemiş gıcık karın ağrısı yüzünden boş boş haber sitelerini dolaşıp, ilacın etkisini göstermesini beklerken bu sefer atlattık diye seviniyorum New Orleans için. Sonra kasırga takip sitesine bir göz atıyorum. Bu defa Atlantik’te birkaç gün önce oluşan Hanna Kasırgası şu anda bulunduğumuz yere doğru gelmekte olduğundan, onun rotasına bir göz atıyorum. Şu anda bulunduğumuz yer, Myrtle Plajı… Myrtle Plajı’nda lüks bir apart otel. Kamp yapıp iki metre karelik çadırımızda uyuyacaktık, nasıl oldu da buraya geldik diye şaşırasım geliyor yeniden, uyku sersemiyim.
Devam...
Permalink
Ağustos 31, 2008 at 16:00
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, Sakin olmak lazım
Gustav Kasırgası’nı geçen hafta haber aldığımda aklıma gelen ilk şey bu kez New Orleans’ı elimden geldiğince erken terk etmek oldu. Nitekim, henüz Gustav bir önceki blog girdisindeki resimde görülen yerde iken ben çoktan cin bir fikirle etrafımdakilerin aklını çelmeye çalışıyordum: 8-9 saatlik bir araba yolculuğu ile Atlanta’ya (kuzeye) gitmek. Orada şehre olabildiğince yakın bir yerde kamp kurup, hafta sonu eğlence parkı Six Flags’e gidip roller coaster binmek. Devam...
Permalink
Temmuz 18, 2008 at 23:16
· Filed under Evliya Çelebi, victory is mine
Üniversite yıllarında hep çantamı sırtlanıp İnterrail ile Avrupa’yı gezmeyi hayal etmiştim, fakat hem memur çocuğu hem de endişeli olan bütçem/bünyem bu işe el vermemişti. O yılları, mezuniyet sonrası hayatın bütün hayallerimi gerçekleştirebileceğim bir özgürlükler mecrası olacağına inanarak, ama yine de çevremdeki insanların İnterrail anılarını kıskanarak dinlemekle geçirdim. Geliniz görünüz ki, özgürlükler ülkesi Amarigha’ya açtığım yelkenli, Amarigha içinde özerk bir bölge olan Zoliberya Diktatörlüğü’nün kıyılarına çıkmasın mı? Bu diktatörlüğün başındaki adam, Türkiye’ye ailemi görmeye gitmek gibi en temel ihtiyaçlarımı bile yüzünde limon ekşisi bir ifade ile karşılamasın mı? Mezuniyet sonrası için hayalini kurduğum o gezme tozma planlarını, ne de kişisel gelişim deryalarında yüzme isteklerimi dile getirmem dahi idama mahkumiyet sebebi olmasın mı bu diktatörlükte? Olsun. Çok mutsuzdum. Devam...
Permalink
Nisan 4, 2008 at 04:52
· Filed under Evliya Çelebi, Tarih
Sevgili okur, sana hayatımın olan biteninin bu 2. maddesinde New York maceralarımızın özellikle bir tanesinden bahsetmek isterim. Biliyorum bu anı sabırsızlıkla bekliyordun, seni gidi. Devam...
Permalink
Mart 18, 2007 at 22:35
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Evliya Çelebi
ODTÜ Biyoloji yıllarımdan canım ciğerim Ilgaz (nam-ı diğer Goşi), Amerika kıtasına gelmesine sebep olan yüce bir staj programının ardından beni de ziyarete geldi. Yaklaşık bir haftası vardı. Biz de bunun bir kısmını New Orleans’tan Florida’ya arabayla küçük bir yolculuk yaparak değerlerdirmek istedik. Devam...
Permalink
Mayıs 9, 2006 at 00:03
· Filed under Evliya Çelebi, Müzik, New Orleans, Öyle oldu böyle oldu

Turkish couple under oriental disguise tries to fool local security forces on Jazz Fest’s closing day… Devam...
Permalink
Nisan 17, 2006 at 21:57
· Filed under Evliya Çelebi
Şubat 28, 2006 at 23:06
· Filed under Evliya Çelebi, New Orleans

Düygü Norrlins’tan Mardi Gras raporunu bildiriyor: Neler oldu? Neler gördük? Devam...
Permalink